inanmazsın(ız), insan mısınız?

Ne istiyoruz hayattan? Ne diliyoruz? 

Ne için kendimizden vazgeçebiliriz? Ne için bırakırız her şeyi? 

Sorduğum anda yok olan, cevabını bulmayan bir soru bu. 

Halbuki cevaplar bende. Söylediğim zaman çok şaşıracaksın.

Bunları başka yerde bulamazsın.

İnsanlar şaşaaya tapar vaziyette. Yaz bunu kenara. 

Seni görmesem de, duymasam da. Bana şaşalı olduğunu hissettir yeter ki. Yeter ki paran olsun. Yeter ki dandirikten de olsa mevkin olsun. Sana tapıyorlar. Hiçbir şey değilsen bile, bir şey olacakmışsın gibi davranıyorlar.

Ve sen o yolda böl, parçala, dedikodu yap… Umursamıyorlar. 

Gün sonunda alınan kararlar etiket üstüne. 

Kim ne kadar değerli ve ne kadar para eder?

Kim yediğimin içtiğimin hesabını öder? 

Ve ben asalak gibi nasıl yaşarım dünyada? 

Nasıl hayatımı kazanmadan, mücadele etmeden, bir varlık ortaya koyar ve kabullendiririm insanlara?

Ve o varlık nasıl beni mahveder günden güne? 

Ve nasıl görmezden gelirim? 

Nasıl bunu bana anlatanlara zulmederim? 

Kendimden geçtiğim kadar her suya damlattğım zehrim ve akmayan durgun nehrim…

Beni nereye alır nereye götürür diye…. Sormaz mıyım?

Sormazsın. Sormazsın kardeşim. 

Seni, kaptırıp gittiğin yalanlardan alıkoymak isterdim. 

Ama sen ne yazık ki o yalanların esiri olmuşsun.

O yalanın aksine davranana düşman olmuşsun.

Başta kendine, sonra bana düşman, hatta hıyaneti hoş gören olmuşsun. 

Diyemem ki sana böyle böyle diye. Anlamazsın. Dinlemezsin.

Çünkü yalanların çepeçevre sarmış seni. Sen dahi inanmışsın.

Seni sevdiğini zannettiklerin de inanmış.

Hepimizi boktan, kurmaca bir dünyaya davet ediyorsun. Ve hepimiz de ilk aşamada buna salak gibi inanıyoruz. 

Son anda uyananları aforoz ediyorsun. 

Sen uyanmadığın gibi, kimse uyanmasın istiyorsun. 

Ama; taa yıllar önce demiştim ben, ki o zaman sen yoktun. 

“Ücretsiz uyandırma servisi devrede” diye. 

Çok yakında, orda. Ordabiyerde. 

E sana da değdi ordabiyerde.

0 yorum: